Yöresel
isimleri; korgun (dağ eriği), çördük, çakal armudu gibi farklılıklar
göstermekle birlikte; sıklıkla ahlat
olarak bilinen yaban armudu, familya
olarak gülgillerden gelir. Bir başka akrabası olan normal armutlara oranla çok
daha küçük boyutlarda ve genellikle sarımsı renklerde olan ahlatın yetiştiği
ağaç da bir çok armut türünün ağaçlarına oranla daha küçük ve bunun yanında sık
dikenli bir yapıya sahiptir.
Ahlat ağacı gelinliğini giydiğinde; ucu
hafif pembeye çalan, bembeyaz çiçeklerle bezenir. Meyveleri; eylül, ekim,
kasım, kimi yerlerde aralık ayına kadar uzanan bir süreçte olgunlaşır. Zamanı
gelmeden önce koparılmaya hiç mi hiç elverişli olmayan ahlat, olgunlaşmadan yendiğinde inanılmaz acı, buruşuk bir tat
bırakır ağızda.
Ahlat, Anadolu’daki bitkisel tedavi kaynakları arasında
önemli bir yere sahiptir. Bitki olarak özellikle karasal iklim bölgelerini
sevmesine rağmen; ahlat ağacı
Anadolu’nun öz be öz çocuğu olduğunu bu toprakların her yerinde boy vererek
göstermiştir. Sadece Karadeniz Bölgesi’nde, bol yağıştan ötürü diğer kesimlere
nazaran daha az rastlanabilir. Çoğu kez, çıplak kalmış dağların altında uzanan
tarlaların ortasında tek başına rastlanabilecek olan ahlat; Anadolu’nun yalnız
çocuğu gibidir aslında.
Anadolu’nun köklü şifacılık geçmişinde önemli bir yere
sahip olan ahlat, buralarda yer
etmiş şifalı bitkiler ile olan tedavi yöntemleri için de elzem
niteliktedir. Ahlatın faydaları halk
arasında sıklıkla bilinir. Bunlardan ilk başta akla gelenler olarak;
- İshale karşı etkili olması,
- Hayvan sokması sonucu zehirlenmelerde filizlerinin faydalı olması,
- Demir minerali açısından zengin olması,
- Artrit, gut, romatizmaya iyi gelmesi,
- Dengeli bir diyet için gayet ideal olması,
- Kalp ve damar basınçlarının dengelenmesindeki rolü,
- Sinir ve boşaltım sistemleri açısından faydalı olması,
- Kemik erimesi ve bazı kanser türlerinin tedavisinde etkili olması sayılabilir.
Şifa
yöntemlerinin yanında, ahlatın Anadolu’daki önemini idrak edebilmek açısından
Bitlis’in bir ilçesine adını verdiğini de hatırlamamız yerinde olacaktır. Adına
şiirler yazılan bu Anadolu meyvesinin bir zamanlar bu topraklarda yaşayan
insanların hayatının vazgeçilmez bir parçası olduğunu anlamamız hiç de zor
değildir aslında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder