27 Kasım 2013

Akciğer Kanseri


akciğer kanseri

Akciğer göğüs boşluğunun içinde büyük bir alana sahip koniye benzer süngeri anımsatan çift şeklinde bir organdır. Akciğer hücrelerin kullanımdan sonraki artığı olan karbondioksiti dışarı atmak ve temiz oksijeni vücuda almak gibi görevi vardır. Akciğer bronşlardan, alveollerden ve lenf sıvısı içeren damarlardan oluşmaktadır.

Akciğer kanseri ortaya çıktığı dokuya göre isim alır. İki çeşidi vardır. Küçük hücreli olan ve küçük hücreli olmayan şeklindedir.

Akciğer kanseri yaygın bir hastalık olup özellikle erkeklerde daha çok rastlanır. Ve dünyada ölümle sonuçlanan hastalıklar arasında birinci sıradadır. Bunun sebebi son yüzyılda sigara kullanımın artması yatmaktadır. Dünya sağlık örgütü sigaradan ölen insanların 5 te 1’i akciğer kanserinden dolayı öldüğünü açıklamıştır. Akciğer kanserine yakalanan insanların yarıdan fazlasına gelişmekte olan ülkelerde rastlanmaktadır. Ülkemizde her yıl ortalama 22.000 kişi akciğer kanserine yakalanmaktadır. Çoğunlukla erkeklerde görülmektedir. Bu oran kadınlarda görülme olasılığının 8 katına kadar çıkabilmektedir. Akciğer kanserine en fazla Ege Bölgesinde yakalanılmakta ve en az da İç Anadolu bölgesindedir.

Akciğer Kanseri Belirtileri
·         Göğsünde ağrı hissetmek,
·         Kanlı tükürük ve bu tükürüğün günden güne arması,
·         Sırt ve omuz bölgelerinde ağrılar oluşması,
·         Ses kısıklığı yaşamak, yüz ve boyun bölgelerinde şişliklerin görülmesi,
·         Uzun süre öksürük.

Akciğer Kanseri Nedenleri
·         Sigara kullanmak en büyük nedenidir.
·         Hava kirliliği sebepler arasındadır. Çünkü hava kirliliği fazla olan ülkelerde bu kansere yakalananların oranı daha yüksektir.
·         Kimyasal maddelere maruz kalınan meslekler sebep olabilir. Berilyum, alüminyum, kadmiyum, nikel, krom, arsenik, uranyum gibi maddelere maruz kalan çalışanlar risk altındadır.
·         Sebze ve meyve tüketiminin az olması.
·         Bazı insanlarda genetik faktörlerde etkilidir.

Akciğer kanseri tedavisi üç şekilde olmaktadır. Ameliyatla kanseri almak, ışın tedavisi ile kanser hücrelerinin yok edilmesi ve ilaç tedavisi.

Akciğer kanseri için bitkisel tedavi mümkündür. Kurt pençesi, kırk kilit otu, civan perçemi, böğürtlen yaprağı, çoban çantası, ısırgan yaprağı, sinirli ot kullanmak kanser için iyi gelmektedir. Ayrıca ısırgan tohumu, havlıcan, zerdeçal, zencefil akciğer dostu şifalı bitkiler arasındadır.

25 Kasım 2013

Bamya (Abelmoschus esculentus)

bamya


Bamya, ebegümecigiller (malvaceae) familyasına ait olup, sap uzunluğu 80-100 cm’e kadar ulaşabilen, yaprakları asma yaprağına benzeyen, kuraklığa dayanıklı, çiçekleri kükürt sarısı olan tek yıllık bir sebze bitkisidir. Meyvesi piramit şeklinde olup, tohumları oval ve yeşil renktedir.

Meyvelerinde bulunan tüyler bitkiye zararlılara karşı savunma mekanizması sağlar. Çıplak elle toplanmaması gerekir aksi takdirde ciltte kaşınma ve kızarıklık gibi etkileri olur. Hasadı zor olmasına rağmen haftada 2 ya da 3 kez ürün verir.

Bamya yaş ve kuru olarak tüketebilmekte, tazeyken toplanmalı olgunlaşınca kartlaşmaktadır. Bamya; Amasya bamyası, sultani bamyası, Bornova bamyası ve Balıkesir bamyası gibi çeşitlere sahiptir. 100 gr bamya günlük magnezyum ihtiyacının üçte birini karşılarken %10’dan fazla miktarda günlük demir ihtiyacı karşılar.

Bamya yapılış olarak birçok ülkede farklılık gösterse de genel olarak etli bamya yemeği, bamya kızartması ve bamya turşusu olarak tüketilir. Bamya turşusu kaynar suyla yapıldığı takdirde yeşil rengini muhafaza eder.

Bamyanın Faydaları
·         Bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar.
·         Sindirim sistemindeki asidi yok etmesinden dolayı ülser tedavisinde kullanılır.
·         Çiçekleri kaynatılıp suyu içildiğinde göğsü rahatlatır ve yumuşatır.
·         Zengin bir mineral kaynağı olan bamya halsizliğe iyi gelir.
·         Lif oranının yüksek olmasından dolayı idrar söktürücü ve kabızlığı giderici etkisi vardır.
·         Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak sindirim sistemine yardımcı olur.
·         Katarakt hastalığını önlemede retinayı korumada etkili rol oynar.
·         Kemik yapısını koruma ve güçlendirmede fayda sağlar.
·         Düşük kalorili bir sebze olmasından dolayı zayıflama konusunda yardımcı olur.
·         Stres ve depresyonu azaltıcı etkisi vardır.
·         Soğuk algınlığı, bronşit gibi hastalıkların yanı sıra zatürreye karşı da koruma sağlar.
·         Kanı temizlemeye etkisi vardır.
·         Bağırsak enfeksiyonlarını geçirmeye, bağırsak solucanlarını düşürmede etkili rol oynar.
·         Mide içinde çok yararları olan bamya mide iltihaplarına karşı bolca tüketilmesi gereken sebzelerdendir.
·         Kanda lipit ve kolesterol dengesini düzenlediğinden dolayı yüksek şeker hastalığı olan hastaların tedavisinde destekleyici olarak kullanılması tavsiye edilir.
·         İçerdiği mukozaya benzeyen sıvı nedeniyle tüketilmeyen bamya yemeği vücut için sayısız faydaları bulunur.
·         İçeriğinde C, K, A vitaminleri, beta karaten, kentin, lutin gibi antioksidanların yanı sıra kalsiyum, demir, manganez, magnezyum gibi minareller bulunan bamya sağlık açısından önemli şifalı sebzeler arasında yer alır.


22 Kasım 2013

Sedef Hastalığı (Psoriasis)

sedef hastalığı


Sedef hastalığı ,cilt hastalıkları içerisinde en sık görülen, deride, kaşıntı, kızarıklık, pul pul dökülme şeklinde kendini gösteren, zaman zaman tekrarlayan bir hastalıktır. Şiddeti kişiden kişiye farklılık gösteren sedef hastalığı saçlı deride, tırnakta, ayakta, elde, gövde de kısaca vücudun her yerinde görülebilir. Bazen bir nokta veya plakalar halinde gözlenirken bazen de vücudun çeşitli yerlerine yayılarak çok geniş deri bölgelerini etkileyebilir. Sedef hastalığı bir cilt hastalığı olup diğer organların bozuklukları ile ilişkisi yoktur. Tedavisi olan bir hastalıktır ve genç yaşlarda ortaya çıkma ihtimali fazladır. Sedef hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir.

Sedef hastalığı belirtileri;çocuklarda kırmızı renkli belirtiler görülürken yetişkinlerde kabarıklar genişler ve kabuklanmalar ortaya çıkar. Yaşlılarda ise deri kalınlaşmıştır. Deri üzerinde sınırları belli, pembe renkli plakalar oluşur ve kurudur kazındığı takdirde kanama olur.

Sedef hastalığı nedenleri
·         Stres,
·         Aşırı güneş ışığına maruz kalmak,
·         Hormon ilaçları, kortizon ve tansiyon ilaçları sedefi tetikleyebilir,
·         Yaralanmalar ve travmalar sonucu bağışıklık sisteminin zayıflaması da bu hastalığın oluşumuna neden olur.
·         Kalsiyum azlığı önemli bir faktördür,
·         Ani şoklar ve psikolojik bozukluklar da neden olur,
·         Eklem romatizması ve kanser gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar da bağışıklık sistemini zayıflattığından dolayı sedef hastalığı oluşumuna neden olmakta. Çünkü sedef aslında bağışıklık sistemi hastalığıdır.

Sedef hastalığı tedavisi merhem tedavi, ışık tedavileri, hap ve iğne yoluyla tedavi ve iklim tedavi yollarıyla yapılmaktadır. Merhem tedavileri vücudun tümünü kaplamayan sedef hastalığında kullanılır, ışık tedavileri (fototerapi) mor ötesi ışık sedefin üzerine verilerek etkili olan bir tedavi yöntemidir. Hastaya hangi tedavinin uygulanacağına doktorlar karar verir ve hastanın yaşı, hayat tarzı, hastalığın seyri ve şiddeti dikkate alınır. Çünkü tedavideki asıl amaç; derinin dökülmesinin önüne geçip iltihap oluşumunu azaltmaktır.

Tıbbi tedavi yöntemlerinin yanında bitkisel tedavi ile desteklendiğinde sedef hastalığında çok iyi sonuçlar alındığı kanıtlanmıştır.

Sedef hastalığına iyi gelen bitkiler; yulaf, meyan kökü, keten, papatya, avokado, melekotu, acı kırmızıbiber, semizotu, lavanta, şahtere otu, meryemana dikeni, ısırgan otu, karabaş otu, hatmi çiçeği, funda yaprağı, gökçe otu, çörek otu, rezene, civan perçemidir.

19 Kasım 2013

Sistit Hastalığı

sistit


Sistit, idrar kesesi yani mesanenin iltihaplanması haline tıpta verilen addır. Temel sebebi bir bakteriyel oluşumun idrar kesesini olumsuz etkilemesi olan sistit, tedavisi elzem bir hastalık türüdür. Zira tedavi edilmemesi halinde ilerlemesini sürdürecek ve büyük ihtimalle böbreklere sıçrayarak onlarda da kalıcı hasarlar bırakabilecektir. Bunun yanı sıra boşaltım ve sindirim sistemine de bulaşarak buralara onanmaz zararlar vermesi hiç de zor değildir. Bu sebeplerden ötürü; görmezden gelinecek, nasılsa geçer gibi ifadelerle hafife alınacak bir hastalık olmaktan çok uzak bir görüntü çizmektedir.

Sistit neden olur sorusunun ise aslında basit bir yanıtı vardır. Daha önce de söylediğimiz gibi bu hastalığın temel nedeni bakterilerdir. Ancak vücudun mesane gibi iç kısımlarına kadar böylesine zararlı bakterilerin ilerleyebilmesi çok sık görülen bir durum değildir. Zira bunlar söz konusu kısımlara ulaşsa dahi idrar ile dışarı atılmaya mahkûmdurlar. Ancak kimi zamanlarda mesaneye gelen bakteri sayısında artış yaşanır ve idrar kesesi bunların atımında gerekli oranlara ulaşamaz. Böyle hallerde bakteriler mesanede yer edinerek buranın iltihap kapmasına yol açabilirler. Bu duruma sebep olan birkaç farklı olgudan da söz edilebilir. Örneğin uzun süre idrarın vücutta tutulup atılmaması veya idrar atım yollarının bir sebepten ötürü daralmış hale gelmesi gibi durumlar buna yol açabilir.

Sistit belirtileri de yine birkaç kalem halinde sayılması gereken göstergelerdir. Çünkü bunları bilmek, böylesine tehlikeli bir hastalıktan erken şüphelenerek gerekli tedavilere başlayabilmek açısından çok önemlidir. Bu belirtiler şu şekildedir;
·         Normal zamanlara oranla çok daha yoğun olarak tuvalete gitme isteği,
·         Kasıklarda yoğun ağrı hissedilmesi,
·         İdrardan ağır kokular yayılmaya başlaması,
·         İdrar atımı esnasında acı veren yanma ve sızı hissedilmesi,
·         Vücutta sebepsiz ateş, kusma ve mide bulantısı gibi durumların görülmesi

Sistit, kadınlarda oldukça sık görülen bir rahatsızlıktır. Ancak bu durum, erkeklerde görülmeyeceği anlamına gelmez zira bu hastalık çoğu kez cinsiyet gözetmez.

Sistit bitkisel tedavi uygulamalarına olumlu yanıt veren bir hastalık olması dolayısıyla bitkisel ürünler ile tedavisi mümkün bir yapıya sahiptir. Ancak belirtilerinden şüphelenildiği zaman bir doktor tarafından teşhis edilerek hastalığın hangi safhada olduğunun bilinmesi oldukça önemlidir.

15 Kasım 2013

Bakla (Vicia Faba) | Baklanın Faydaları

bakla


Şifalı sebzeler arasında yer alan bakla, baklagillerden olup kazık köklü yıllık bir bitkidir. Kökleri 110 cm derinliğe kadar inen bu bitkinin Latince ismi Vicia Faba olarak bilinmektedir. Bitkinin tüysüz sapı 1 metre kadar uzayabilmektedir. Yan kökleri kuvvetli bir şekilde etrafa yayılarak üzerlerinde yumrular meydana gelir. Çiçekleri yaprak koltuklarından çıkan bakla meyvesi, tohum araları bölmeli ve dolgun bir kapçıktır. Taze iken yeşil olan kapçık olgunlaşınca esmerleşerek sertleşir. Çiçeklerin kendine has ve hoş bir kokusu vardır. Baklanın tazeyken yeşil olan taneleri kuruyunca kahverengiye dönüşmektedir.

Türkiye’nin hemen hemen her yerinde yetişen bakla, bayrampaşa baklası, sakız baklası, sultani bakla gibi çeşitlerde bulunmaktadır. Akdeniz ve Ege illerinden Antalya ve Aydın taze bakla üretimi önde bulunmasına rağmen Çanakkale ve Balıkesir kuru bakla üretiminde ilk sıraları almaktadır. Taze baklanın pazarlardaki ömrü seracılık sayesinde çok uzun sürmesine rağmen seracılığı saymazsak 1-2 ay ile sınırlı olmaktadır.

Baklagiller familyasına adını veren bakla A, C, B ve B2 vitaminleri içermektedir ve zengin protein ile karbonhidrat içermektedir. Ayrıca demir ve kalsiyum bakımından da çok zengindir. Besleyici olan kuru baklanın 100 gramında karbonhidrat 58 gram, protein 26 gram ve 341 kalori bulunmaktadır.

Çekirdeklerinden bakla yemeği, yapraklarından ise salatası yapılan, şifalı bitkiler arasında yer alan bu bitki insanların kansere yakalanma riskini azaltarak koruyucu unsur olmaktadır.

Baklanın Faydaları
·         Kansere karşı koruyucu etkisi vardır.
·         İdrar yollarını temizlen bakla, böbrekler için faydalıdır böbrek ağrılarını hafifletir, böbrek kumlarının düşmesine yardımcı olur.
·         Göğüs ağrılarına ve öksürüğe iyi gelir.
·         Hazmı kolaylaştırır.
·         Kötü kolesterol düzeyini düşürür.
·         İçerdiği lif sayesinde kabızlığı önler.
·         Hemoroid ve kalın bağırsak rahatsızlıklarında faydalı bir özelliği vardır.
·         Romatizma, siyatik dolama ve lumbago gibi şikayetleri hafifletir.
·         Tohumlarından yapılan lapa yaralı deri hastalıklarında kullanılır.

Bakla içerdiği insülin sayesinde kan şekerini düzene soksa da içerdiği nişasta sayesinde kan şekerini yükselttiğinden şeker hastalarının kullanması önerilmez.

14 Kasım 2013

Burun Kanaması



                Burun, insan vücudunda dış etkilere en açık bölgelerden birisidir. Dışarıdan gelecek olan darbeler veya soğuk sıcak hava gibi değişkenler için ulaşılması oldukça kolaydır. Ayrıca burnun yapısı bunlara dayanabilme konusunda çok gelişmiş de değil; aksine hassastır.

                Bu hassas yapı, içerisinde birçok damarla beslenmektedir. Söz konusu damarlarda meydana gelecek bir kanama da burun kanaması olarak adlandırılmaktadır. Burun kanaması neredeyse herkesin ömrü boyunca birçok defa karşılaştığı bir durumdur. Burun kanaması nedenleri çoğu zaman oldukça yaygın görülebilecek basit tıbbi müdahaleye bile gerek duyulmadan geçecek cinsten olgular olabilmektedir. Örneğin bir çocuğun burnunu karıştırması ile dahi burun kanaması görülebilecektir. Bunun yanı sıra tansiyon hastalarında damar içi basıncın artması ile birlikte burundaki damarlardan kan sızmaları olabilmektedir. Ayrıca burun içyapısı özellikle bazı tür alerjileri olan kişilerde çok daha hassas olduğundan bu kişilerde burun kanamasına rastlamak daha kolay olmaktadır. Çocuklarda burun kanaması ise çoğu tetikleyici bakımından yetişkinlere göre çok daha kolaydır. Dolayısıyla burun kanamasına çocuklarda çok sık rastlanmaktadır.

                Burun kanaması nasıl durdurulur konusu da önemlidir ancak burun kanamasını durdurmadan önce kanama ile karşılaşıldığı takdirde neler yapılması gerektiğine değinmemiz gerekir. Burun kanaması görülen kişiyi kesinlikle yatırmamak gerekir. Burnu kanayan kimseyi yatırmak burundaki kanın toplanmasını sağlayacağı için bunun kanamayı besleyici etkisi olacaktır. Ayrıca burun kanaması tedavisi için kanamanın burnun hangi kısmında gerçekleştiğini anlamak da gerekmektedir. Zira burun deliklerine yakın kesimde oluşan kanamaları durdurmak oldukça kolaydır. Burnu su ile temizleyerek basit bir tampon ile kanama durdurulabilir. Ancak burun kanaması esnasında genze de kan gidiyorsa veya boğaz kısmında kan hissediliyorsa mutlaka bir doktora başvurulması gerekmektedir. Çünkü böylesi burun kanamaları çok daha ciddi rahatsızlıkların göstergesi veya öncüsü olabilir.

                Basit nitelikte olan burun kanamalarını tedavi etmek için şifalı bitkilerden de faydalanılabilmektedir. Bitkisel tedavi niteliğinde olan bu yöntemlerle de burun kanamasının önüne geçilebilmektedir. Bunlar arasında; burna yapılan basit nitelikteki tampona limon suyu damlatmak veya kuru soğan koklamak gösterilebilmektedir. 

12 Kasım 2013

Kireçlenme (Osteoartrit, Osteoartroz)

kireçlenme


Kireçlenme, eklemlerdeki kıkırdak yapısının ve dokusunun bozulmasıyla oluşan, oldukça sık rastlanan ve işlev kısıtlılığına yol açan bir eklem hastalığıdır. Osteoartrit, osteoartroz veya hipertrofik artrit olarak da bilinen kireçlenme hastalığı, genellikle 40-45 yaşlarından sonra, daha çok da ileri yaşlarda (% 80) görülür. Yaşla birlikte, eklem kıkırdağı da yaşlanır ve deformasyona uğrar. Yastık vazifesi görerek, kaygan yapısıyla kemiklerin birbirine sürtünmesine engel olan kıkırdak, yıllara yayılarak, yavaş gelişen bir seyirle hasara uğrayabilir. Günlük hayatı etkilemeyen, yorgunluk ve halsizlik gibi belirtiler vermeyen bu sürecin sonunda, artık eklem ağrıları ve eklem tutulmaları kaçınılmaz olur. Sinsice ilerleyen bu hastalıkta kesin tanı, röntgen filmine bakılarak konur.

Vücudun herhangi bir bölgesinde görülebilen eklem kireçlenmesi en çok, diz, kalça, el parmakları ve boyun bölgesini tutar. Yaşlı kişilerden başka, eklem kırılması ve ameliyatı yaşayanlarda, kalıtımsal yatkınlığı bulunanlarda, doğuştan eklem hastalığı olanlarda, eklem ve kas yaralanması geçirenlerde, aşırılı kilolularda, az hareket edenlerde, romatizmal hastalığı olanlarda veya makas tutmak, yazı yazmak, bıçak kullanmak ve tığ işi yapmak gibi sürekli aynı eklemini kullanan kişilerde de kireçlenme görülebilir.

Kireçlenme Belirtileri
·         Menisküs yırtıkları,
·         Özellikle ileri yaşlarda, sabahları kısa süreli eklem tutukluluğu,
·         Eklem zarında oluşan, kıkırdak hasarlarına bağlı iltihap ve buna bağlı şişlik,
·         Eklem bağlarının kalınlaşmasından kaynaklı, şişkinliğin eşlik ettiği kasılmalar, duyulan eklem sesleri,
·         Kıkırdak yok oldukça, ağrılı kemiksi doku çıkıntıları ve eklemlerde şekil bozukluklarıdır.

Kireçlenme tedavisi
Bu hastalığın tedavisinde tam bir iyileşme sağlanamayacağı için, ancak hastanın şikayetlerini hafifletmek amaçlanır. Bunun için de, kas güçlendirici fizik tedavi, hafif egzersizler, kilo verme, eklem sürtünmesini önleyen kayganlaştırıcı sıvı ve kortizon enjeksiyonu, hareketi kolaylaştıran çeşitli ortopedik aparatlar, bazı durumlarda sıcak su tedavileri ve çeşitli ağrı kesiciler önerilir. Eklem tamamen bozulduğunda ise, son çare olarak cerrahi operasyon yolu seçilebilir. Fakat ameliyat sonrası, sıkıntılı bir süreç olabileceği unutulmamalıdır.

Bitkisel tedavi ile de desteklenebilen eklem hastalıklarında, kırkkilit otu (at kuyruğu otu), ısırgan otu ve söğüt ağacının dal ve yapraklarını içeren ürünler veya kürleri, sıkıntıları giderebilmektedir.   

09 Kasım 2013

Bağırsaklara İyi Gelen Yiyecekler

bağırsaklara iyi gelen yiyecekler


                Bağırsaklarda düzensizlik, hazımsızlık, şişkinlik, bağırsak gazı gibi handikaplar hastalık gibi algılanmasa da aslında son derece önemli bir konudur. Hazımsızlık, insanın günlük hayatını etkileyen, can sıkıcı bir sorundur. Eğer bu handikaplar hakkında doğal yöntemlere başvurmak istiyorsanız başvurabileceğiniz muhtelif faydalı, kıymetli besinler mevcuttur. Bunun en başında lifli gıdalar gelmektedir. Bakliyat ağırlıklı beslenmeli, lifli meyvelere ağırlık vermelidir. Kepekli tahıllar ve kuru meyvelerde bağırsaklara iyi gelen yiyecekler arasındadır.

                Bağırsaklarda yer edinen, bağırsak mantarı özellikle vücutta çok fazla şişkinliğe sebep olmaktadır. Bağırsak mantarı taşıyan kişinin bir diğer belirtisi de tatlıya olan aşırı düşkünlüğüdür. Bağırsaklarda yaşanabilecek enva i çeşit rahatsızlık mevcuttur. Ancak her biri için doğa bize şifalarını sunmuştur.
Anason çayı, bira mayası, ardıç, lavanta ve melisa bağırsak gazlarına iyi gelirken, biberiye çayı, ısırgan, kimyon, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına karşı koruyucu etki sağlar.
Nohut ve armut bağırsakları yumuşatır ve kabızlığa karşı birebirdir.
Bir diğer mucizevi besin de tarçındır. Tarçın her türlü mide ağrısı ve bulantısına iyi gelirken ayrıca bağırsaklarıda düzene sokar.
Bir diğer mucizevi besin ise saleptir. Sıcak tüketilen ve birçok derde deva olan salep, ömzellikle bağırsak kurtlarından kurtulmada muazzam bir rol oynar. Keza sarımsak ta bağırsak rahatsızlıklarına karşı vücutta adeta bir koruyucu kalkan vazifesi yapmaktadır.
Bu besinleri düzenli bir şekilde tüketen biri, önemli, başka bir sağlık sorunu yok ise, bağırsaklarının düzenli çalışmasını, böylelikle, şişkinlik, hazımsızlık, kramp gibi sorunları ortadan kaldırmayı sağlayabilir.
Erik, portakal, çilek, brokoli, lahana adeta bağırsak dostu yiyeceklerdir.
İncir, fıstık, badem, esmer pirinç, keten tohumu, bağırsak problemi yaşayan kişilerin mutfaklarında muhakkak olması gereken besinler arasındadır.

Bağırsaklara iyi gelen yiyecekler, bağırsak florasını bozmayan, bağırsakları çalıştıran, düzene sokan yiyeceklerdir.

                Bağırsak rahatsızlıklarından uzak durabilmenin bir diğer ve önemli yolu bağırsaktaki iyi bakterileri arttıran besinlere yönelmektir. Probiyotik bakımdan zengin olan süt ürünleri, bağırsaklardaki iyi bakteriler açısından son derece yararlıdır. En az probiyotikler kadar bağırsaklara gerekli olan prebiyotikler ise, keten tohumu, sarımsak, çilek ve bal gibi kıymetli besinlerde mevcuttur. 

08 Kasım 2013

Ayva (Cydonia Oblonga)



Latince adı, Cydonia oblonga olarak bilinen ayva meyvesi, Türkiye'nin birçok bölgesinde yetişmektedir. Çoğunlukla mayıs ve haziran aylarında pembe veya beyaz renkte çiçek açan ayva ağacı, ortalama bir büyüklüğe sahiptir. Ayva içerisinde yoğun miktarda karbonhidrat, kalsiyum, yağ ve protein bulunmaktadır. Ayrıca A, B2 ve C vitaminleri, demir, fosfor, sodyum ve bakır da içerir.

Genel olarak ayva, limon ayvası ve ekmek ayvası olmak üzere iki farklı çeşidi ile bilinmektedir. Limon ayvası mayhoş ve serttir. Ekmek ayvası ise, daha yumuşak ve tatlıdır.

Vücudumuz için son derece yararlı olan ve şifalı meyveler arasında yer alan ayvanın, yalnızca meyvesi değil, aynı zamanda yaprakları, çiçekleri ve çekirdekleri de oldukça faydalıdır. Çekirdekleri, gölge bir yerde kurutulduktan sonra paketlenir ve birçok hastalığın bitkisel tedavi sürecinde kullanılır.

Ayva meyvesinin bulunmadığı zamanlarda, ayva kurusu, kompostosu, marmeladı veya ayva reçeli de tüketilerek meyvenin doğal şifasından yararlanmak mümkün olmaktadır. Ayvanın içerisindeki şeker oranın düşük olmasından dolayı, şeker hastaları da rahatlıkla tüketebilmektedirler.

Ayvanın Faydaları
·         Kalbe kuvvet verir ve rahatlatır,
·         Kolesterol ve damar sertliğine karşı koruyucu etki göstermektedir,
·         Kanı temizler,
·         Safra akışını artırıcı etkiye sahiptir.
·         Bağırsak gazlarına çok iyi gelir.
·         Hazmı kolaylaştırmasının yanı sıra, mideyi kuvvetlendirir ve iştahı açar.
·         Ayva kusmayı engellemesinin yanı sıra, bağırsak yaralarına, kanamalara da iyi gelmektedir.
·         Özellikle karaciğer tembelliğini gidermekte oldukça etkilidir.
·         Bilhassa gelişimi zayıf ve yetersiz olan çocuklara ayva yedirilmesi oldukça faydalıdır.
·         Aynı zamanda ayvanın susuzluğa da iyi geldiği bilinmektedir.
·         Ayva yapraklarından elde edilen çay içildiği takdirde, sakinleştirici bir etkiye neden olmaktadır. Aynı zamanda bu çay, uykusuzluğa da iyi gelmektedir.
·         Ayva çekirdeğinin anne sütünü artırıcı etkisi olduğu bilinmektedir.
·         Ağız ve boğaz bölgesindeki yaralar ve iltihaplanmalar için, kabuklu ayva çayı ile gargara yapmak oldukça şifalıdır.
·         Sinir sistemini güçlendirmesinin yanı sıra, vücut yorgunluğuna da oldukça iyi gelmektedir.
·         Ayva yapraklarından elde edilen çay, öksürüğün tedavisinde etkili bir biçimde kullanılmaktadır.
·         Varis rahatsızlıklarında hem tedavi edici, hem de önleyici etkisi vardır.
·         Aynı zamanda ayva çekirdekleri antioksidan özelliğe sahip olduklarından dolayı, cilt için çok faydalıdırlar.

07 Kasım 2013

Akdeniz Anemisi (Talasemi)

akdeniz anemisi talasemi


Akdeniz anemisi hastalığı tıp dilinde talasemi hastalığı olarak anılmaktadır. Bu hastalık dünya üzerinde en sık karşılaşılan kalıtsal rahatsızlık olmakla birlikte, Akdeniz ülkelerine bağlı ırklarda daha yoğun bir şekilde rastlanmaktadır. Akdeniz anemisi hastalığına ait olan gen, çoğunlukla çocuklara anne veya babalarından geçer. Bu durumda çocuk hasta değil talasemi minor denilen taşıyıcı durumunda olur. Ancak hem annenin, hem de babanın taşıyıcı olması durumunda, çocuk Akdeniz anemisi hastası, yani talasemi major olabilir. Bir çeşit kan hastalığı olan bu rahatsızlığı taşıyıcı konumunda olan kimselerde, hafif bir kansızlık görülmesinin dışında ciddi bir hastalık belirtisi görülmeyebilir ve herhangi bir tedavi sürecine ihtiyaç duyulmaz. Aynı zamanda taşıyıcılık bulaşıcı bir rahatsızlık değildir. Hasatlığın meydana çıkması ise, iki taşıyıcının evlenmesi durumunda doğacak çocuklarda yüzde 25 oranında görülebilmektedir.

Çoğu zaman Akdeniz anemisi ile Akdeniz ateşi hastalığı birbiri ile karıştırılmaktadır. Akdeniz ateşi rahatsızlığı şiddetli ağrı atakları eşliğinde görülen bir hastalık iken, talasemi bir çeşit kansızlık rahatsızlığıdır.

Akdeniz Anemisi Belirtileri
·         Bir bebekte doğduğu anda herhangi bir sorun olmadığı halde, ilk 5 ayın sonlarına doğru hastalık kendini gösterebilir. İlk anda demir eksikliği anemisi teşhisi konulsa da sonrasında yapılan tetkikler neticesinde Akdeniz anemisi olduğu anlaşılır.
·         Hastada görülen halsizlik ve tetkikler sonucunda çıkan düşük kan sayımı bu hastalığın ilk belirtileri arasında yer alır.
·         Hastalığın görüldüğü çocukta, gelişim yavaşlar ve gerilemeye başlar. Sonucunda vücut, enfeksiyonlara karşı savunmasız bir hale gelir. Ayrıca hastada yoğun bir iştahsızlık da görülmektedir.
·         Hastada karaciğer ve dalağın büyümesi ile beraber karında şişlik meydana gelir. Ayrıca başta kalp olmak üzere birçok organda da sorunlar oluşabilir.
·         İskelet sistemi üzerinde bir takım değişiklere de rastlanmaktadır. Örneğin, burunda ve elmacık kemiği üzerinde çökme ve şekil bozuklukları görülebilir.
·         Bu hastalarda, gerek aşırı kansızlıktan dolayı kemik iliğinin alyuvar yapımını artırmasından, gerekse kullanılan ilaçlardan dolayı,  aşırı demir birikimi görülmektedir.

Akdeniz anemisi tedavisi için, hastanın yaşamı boyunca düzenli aralıklarla kan takviyesi alması gerekmektedir. Vücutta biriken fazla demiri atmak için de ilaç takviyesine ihtiyaç duyulur.

Bunun yanı sıra, bir takım şifalı bitkiler de Akdeniz anemisi bitkisel tedavi sürecinde kullanılmakta ve oldukça olumlu etkiler görülmektedir. Bunlardan bazıları; at kuyruğu, lahana, havuç, oğul otu, kekik ve maydanozdur.

06 Kasım 2013

Saç Dökülmesi

saç dökülmesi


                Günlük 100 tele kadar saç dökülmesi normal karşılanırken bu dökülmeye saç döngüsünü denir. Uyurken, duşta ya da gün içerisinde saçlar dökülür. Saçlar büyüme ve dinlenme evresi sonucunda dökülür ve yerine yenileri çıkar. Büyüme evresi 2 ile 8 yılda tamamlanırken bundan sonra saç dinlenmeye geçer. Buna degradasyon dönemi denmektedir. Bu evre yaklaşık 4 hafta sürer. Bu dönemde küçük saç hücreleri saç teli uzayana kadar eskisine tutunmaktadır. Yeni saç oluşumunun başlamasıyla büyüme evresinden sonraki dönemde hücreler dinlenmeye geçmektedir. Saç dökülmesi, yeni bir saç büyüme döngüsünden önce görülür. Dökülen saçların yerine yenileri çıkar. Bu normal bir süreçken ani olarak gelişebilen AGA yani olağan kellik ya da erkeksi saç dökülmesi rahatsızlığı oluşabilir.

                Saç Dökülmesi Nedenleri
·         Demir ve çinko eksikliği,
·         B vitamini azlığı,
·         Yoğun stresli yaşam,
·         Radyasyona maruz kalınma,
·         Ağır metal zehirlenmesi,
·         Hamilelik,
·         Hormonal değişiklikler

                Saç dökülmesini önlemek için öncelikle vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve minerallerin günlük olarak alınması sağlanmalıdır.

Saç dökülmesine ne iyi gelir?
Adaçayı saç dökülmesine karşı etkilidir. Ayrıca koyu saç renginin açılması için boya kullanmadan önce biberiye yağı saçın yıpranmasını engellemek açısından faydalı olacaktır. Saçların sağlıklı büyümesini sağlamak için yaban sümbülü ve papatya faydalıdır. Lavanta, sandal ağacı kuru saçların beslenmesi için idealdir. Saç dökülmesine çözüm olarak keten tohumu, ayva ve yosun kullanılabilir. Yağlı saçlar için limon, sedir ağacı ve selvi yağları kullanılabilir. Ayrıca bu bitkilerden elde edilen şampuan ya da sabun kullanmak da fayda sağlamaktadır. Saç dökülmesini önleyen bitkiler arasında at kuyruğu bulunur. Yumuşak ve parlak saçlar için ballı malzemeler kullanılabilir. Saçın güçlenmesini sağlamak için kadife çiçeği, dulavratotu kullanılması tavsiye edilmektedir.

                Saçlar ömrünü tamamladıklarında dökülme eğilimindedirler. Böylece yeni saçlar çıkmaya başlar. Günlük 100 tel gibi saç dökülmesine olağan saç dökülmesi denir. Hamilelik ve bebeklerde görülen saç dökülmesine de olağan saç dökülmesi denmektedir. Stresten ya da farkı rahatsızlıklardan kaynaklanan saç dökülmesinde adet çok daha fazladır ve bir süre sonra başın belirli bölgelerinde gözle görülür seyreklik oluşur. Tüm bunları engellemek için zencefil saç yağı kullanılmalıdır. Zencefil yağı saçlara ve diplerine masaj yapılarak uygulanır ve 15 dakika bekledikten sonra şampuanlanır.

05 Kasım 2013

Akciğer Embolisi

akciğer embolisi


Akciğer embolisi (pulmoner emboli), akciğer atardamarı veya onun dallarından birinin (birkaçının) kan pıhtısı ile ani tıkanması sonucu ortaya çıkan klinik bir tablodur. Daha açık bir anlatımla; akciğer embolisi “derin ven trombozu” denilen, çoğunlukla bacaklarda veya küçük leğen içinde tıkanmış bir toplardamardan kopan kan pıhtısının,  damar çapının yetersiz olduğu yerde akciğer atardamarını tıkaması sonucu oluşur. Tıkanan damarın çapı ve durumuna göre, ölümle sonuçlanabilen ciddi bir sağlık problemi yaratabilir ve ani ölümler yaşanabilir.  Sık rastlanan bu hastalığı insanlar farkında olmadan atlatabilir. Yani hissedilmeden önemli bir rahatsızlık geçirilmiş olabilir. Erken teşhis çok önemlidir. Tedavi 6 aya kadar uzayabilir. Hastalık genetik bir faktöre bağlı ise bu süre yaşam boyu olabilir. Bir kez akciğer embolisi hastalığı geçirildiyse, geçirmeyene göre nüksetme (tekrarlama) olasılığı daha yüksektir. Tedavi sırasında, kullanılan ilaçtan dolayı,  kanamaya yol açacak darbe ve yaralanmalardan korunmak, yağ içeriği düşük lifli gıdalar tüketmek, bol sıvı (tercihen limonlu su) içmek, düzenli yürüyüş, düzenli egzersiz, oturmak ve yatmak zorunluluğu varsa hiç değilse bacakları hareket ettirmek önemlidir.

Akciğer Embolisi Nedenleri
·         Genetik pıhtılaşma,
·         Geçirilen bir ameliyat (böbrek, batın bölgesi ve göğüs gibi),
·         Felç gibi yatağa bağımlı bir hastalığın sonucu oluşan, hareketsizliğe bağlı kanın pıhtılaşması sorunu,
·         Kanser ve böbrek hastalığı,
·         Doğum kontrol hapları,
·         Vücuttaki çeşitli varis oluşumları,
·         Hamilelik,
·         Aşırı kilo,
·         Hareketsiz yaşam biçimi

Akciğer embolisi bitkisel tedavi açısından çok dikkatli olunması gereken bir hastalıktır. Zira bitkisel tedavi amacı ile kullanılan karışımlar, hastalığın tedavisi sırasında verilen, kanı inceltmeye yarayan ilaçlarla (warfarin) etkileşebilir ve istenmeyen sonuçlar doğabilir. Örneğin; yüksek “K vitamini” deposu olan maydanoz, semizotu, ıspanak, pazı, lahana, brokoli, yeşil çay gibi şifalı bitkiler ve bunların kürleri tedaviye zarar vererek, kanı inceltici ilacın olumlu etkisini azaltır. Bu yüzden de bir sorunla karşılaşmamak için tedavi aşamasında K vitamini alımını azaltmak gerekir.

Eğer warfarin kullanılıyorsa bunu herbaliste belirtmekte fayda vardır.

02 Kasım 2013

Aspir (Carthamus Tinctorius)




Şifalı bitkiler arasında yer alan aspir, papatyagiller ailesinden olup Latince ismi Carthamus tinctorius'dur. Yaz sonlarında açan bu bitki türüne kır safranı, papatya yemi, haspir gibi isimler de verilmektedir.

Aspir bitkisi, beyaz, krem sarı kırmızı ya da turuncu çiçeklerden oluşup boyu 50-100 cm arasında olabilmektedir. Safran bitkine aşırı derecede benzediği için "yalancı safran" ismiyle de anılan aspir, yaklaşık 3 metre derine giden kazık kök sistemine sahiptir. Tohumları beyaz, kahverengi üzerinde koyu çizgiler bulunan beyaz tanelerden oluşmaktadır.

Aspir, daha çok Arabistan Yarımadası'nda daha çok da İran, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerde daha yaygın olarak görülmekle beraber Türkiye'de de özellikle Anadolu'da yabani bitki olarak rastlanmakta ve faydaları nedeniyle ekimi de yapılarak üretilen bitkinin üretimi ise Eskişehir, Burdur, Isparta gibi belli yörelerde yapılmaktadır.

Aspir yağı, aspirin tohumlarından elde edilmekte olup tohumlarda yüzde 35, yüzde 45 arasında yağ bulunmaktadır. Elde edilen bu yağ, sabun, cila vernik gibi alanlarda kullanılabildiği gibi yağ linoleik asit içerdiğinden yemeklik yağ olarak da sıklıkta kullanılmaktadır. Özellikle Güneydoğu Anadolu'da pilavlara kullanılan bu yağ pilava ayrı bir tat katmaktadır. Ayrıca yağ biyoyakıt olarak da kullanılmaktadır. Küspesi ise yüzde 25 oranında protein içerdiğinden hayvan yeni olarak kullanılmaktadır.

Bitkisel tedavi alanında da aspirin birçok faydası bulunmaktadır.

Aspir Faydaları
·         Müshil etkisinden dolayı kabızlığa iyi gelir.
·         Bağışıklık sistemini güçlendirerek kolesterol ve kan şekerini dengeler.
·         Prostat ve göğüs kanserine karşı koruyucu bir rol oynar.
·         Vücuttaki fazla yağı eriterek kilo kontrolünü aşağı yönde sağlar.
·         Yaşlanmanın etkilerini hafifletir.
·         Kadınların en çok sıkıntılı olduğu adet kanamalarında ve ağrılarında sıkıntılarını azaltır.
·         Romatizma olan bölgelere aspir yağının sürülmesi halinde romatizmalı hastanın ağrılar hafifler.

Aspir bitkisini alarak kullanmak isteyenler, aspir tohumu ve çiçeğini kurutulduktan sonra kaynatarak kullanmalı, yağını ise ağrılı ya da sancılı bölgeye sürülerek ağrının veya sancının azalmasına yardımcı unsur olarak kullanmalıdır.