30 Eylül 2013

Hemoroid (Basur)

hemoroid tedavisi


Hemoroid, anüs içerisindeki toplardamarın çeşitli sebeple basınç artışına uğrayarak genişlemesi ve büyüyerek makattan dışarı çıkması sonucu oluşur. Halk arasında basur, mayasıl gibi isimlerle de anılır. Dışarı çıkan hemoroid kırmızı, mor renkte olup, damarlardaki çatlaklar sebebiyle kanamalara neden olur. Basur yaygın bir sorun olmakla birlikte, kontrol altına alınması mümkündür. İlerlemiş vakalarda cerrahi müdahale yapılması kaçınılmaz olur. Eğer hastanın ameliyata engel bir durumu varsa tıbbi ve doğal tedavilere devam edilir.

Hemoroid evreleri, hastalığın tedavisi için bize yardımcı olacaktır. İlk 4 evrede ameliyatsız tedavi başarı sağlamakta olup, son evrede kesin çözüm ameliyattır. Basur oluşumuna sebep olan toplardamar bozukluğunu tedavi etmek için, ilk önce buna sebep olan durumları ortadan kaldırmak gerekir. Kabızlık gibi bağırsağın çalışmasını engelleyen sorunların ortadan kalkmasıyla, sorunu çözmek kolaylaşır. Bol sıvı almak, lifli gıdalarla beslenmek, çay, kahve alkol gibi toksik içeceklerden uzak durmak, ağır yemeklerden kaçınmak gerekir. Düzenli tuvalet alışkanlığı edinilmesi kısmen yarar sağlayan tedbirlerdendir.

Hemoroid belirtileri şöyle sıralanabilir;
Hastaların hemen hepsinde makat bölgesinde kaşıntı ve yanma bulunmaktadır.
Sürekli bir dışkılama hissi uyandırır. Çatlaklardan dolayı kanama olması muhtemeldir. Bu belirtiler doktorunuzun tanı koymasına yardımcı olur.

Hemoroid nedenleri şunlardır;
·         Şişmanlık ve hareketsiz yaşam sürmek,
·         Beslenmeye dikkat etmeyip, lifli gıdalardan yoksun beslenmek,
·         Bağırsak içerisinde oluşmuş tümörlerin etkisiyle,
·         Gündelik yaşamda sürekli oturarak çalışmak,
·         Alkol kullanmak,
·         Makat bölgesine zarar verecek aktivitelerde bulunmak.

Hemoroid tedavisi, mümkün olan hastalıkların başında gelmektedir. Fakat hastalar muayene olmaktan çekindikleri için, genellikle doğal yollardan tedavi olmayı tercih etmektedirler. Kendisine hemoroid teşhisi konan hasta, çeşitli bitkisel tedavi yöntemlerinden birini kullanarak bu probleminden kurtulabilir. Civanperçemi, ayva çekirdeği, atkestanesi, patlıcan sapı, çemen yağı, papatya, mazı, pırasa daha sayamayacağımız pek çok bitki uzmanına danışarak basur problemlerinde kullanabileceğiniz şifalı bitkilerdir.

Ağır vakalar dışında ameliyatı önermediğimiz hemoroid, bitkisel tedavi uzmanlarının hazırlamış olduğu kürler sayesinde kolayca tedavi edilebilir. Doğal çözümlerle hayatımız kabus olmaktan çıkabilir.

27 Eylül 2013

Himalaya Tuzu Sağlığımızı Koruyor

himalaya tuzu

Himalaya tuzu, yaklaşık 250 milyon yıl önce oluşmuş olan bir kristal tuz tipidir. Denizlerin kurumasıyla geride kalan tuzlar, yıllar boyunca yüksek basınç altında kristalleşmekte ve bu sayede de kristal tuzları oluşturmaktadırlar. Dünyada en önemli kristal tuzlardan biri de himalaya tuzu olarak ifade edilmektedir. Moleküler anlamda her bir zerreciği hücre zarından geçebilmektedir.

Himalaya Tuzu Faydaları
·         Astım, bronşit, nefes darlığı gibi rahatsızlıklar tuz terapisi ile etkili bir şekilde giderilir,
·         Düzenli kullanıldığında sinüzit, migren, baş ağrısı gibi rahatsızlıklara karşı etkilidir,
·         Nezle, grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı tuzlu su kürü faydalıdır,
·         Vücudun asit ve baz dengesini sağlar,
·         Tansiyonu dengeler, kalp ritmini düzenleme ve kalp damar hastalıklarına karşı iyi gelir,
·         Depresyon, stres, kronik yorgunluğa, Alzheimer gibi rahatsızlıklara karşı faydalıdır,
·         Böbrek taşlarının ve kumlarının erimesine yardımcıdır,
·         Kemik erimesi, kireçlenme, gut hastalığı ve romatizma gibi eklem rahatsızlıklarına karşı faydalıdır,
·         Dişleri beyazlatır, diş eti kanaması, diş eti çekilmesi gibi rahatsızlıklar için himalaya tuzlu su ile gargara yapıldığında fayda sağlar,
·         Ağız yaraları, boğaz iltihaplanmaları için gargara yapılarak kullanıldığında etkilidir,
·         Sedef hastalığı, ayak mantarı, sivilce, akne, egzama, siğil gibi cilt hastalıklarına karşı etkilidir,
·         Kanserli hücrelerin oluşumunu önler.

Himalaya tuzu yeryüzünde bulunan en saf tuz olarak ifade edilebilir. İçerisinde vücudumuzda bulunan tüm elementleri barındırmasının yanı sıra doğa var olan 84 ayrı minerali de bünyesinde bulundurmaktadır. Bu tuz dünya üzerinde su içerisine bırakıldığında eriyebilen tek kristal yapıdır. Vücut içerisindeki sinirsel iletim ve hücreler arası iletişim dengesinin sağlanabilmesinde bu çözünebilen yapısı sayesinde, her hücre zarından içeri girerek yardımcı olabilmektedir. Damar sertliği oluşturmaz.

Gerçek Himalaya tuzu tadı oldukça keskin olduğundan dolayı benzerlerinden kolayca ayırt edilebilir. Diğer tuzlar ağzınıza temas ettiğinde ekşisi bir tat bırakırken bu tuz, keskin bir tuz tadı hissettirmektedir. Bu sayede tuzu, benzerlerinden ayırt edip, etkilerinden faydalanabilirsiniz.

Bu tuzu yemeklerde kullanabilmek için, önce bir miktar suda, birkaç parça tuzu erimeye bırakın. Yaklaşık olarak bir haftada eriyecektir. Tuzlu suyu yemeklerde tuz yerine rahatlıkla kullanabilirsiniz. Ancak tuzun minerallerini korumak adına, yemeğiniz piştikten sora himalaya tuzu ilave etmeniz son derece faydalı olacaktır.

Himalaya tuzu ile hazırlanan tuzlu su kürü düzenli olarak kullanıldığında bahsedilen tüm rahatsızlıklara karşı etki sağlar. Tuzlu su kürü (Sole) hazırlamak için; Yarım bardak suyun içerisine bir parça tuz kristali atılır, yaklaşık 2-3 saatte %26’lık doymuşluğa ulaşan sole karışım kullanıma hazırdır. Daha sonra her gün sabahları bir çay bardağının içerisine bir tatlı kaşığı tuzlu sudan ilave ederek içilmesi pek çok fayda sağlayacaktır. Bu sayede dolaşım hızlanır, cilt güzelleşir, pürüzsüzleşir, hazımsızlık sıkıntıları ortadan kalkar. Faydaları göz kamaştıran ve oldukça ilgi çekici bir nitelikte olan bu tuzun sağlık için yararlarının saymakla bitmeyecek kadar çok olması, tuzun kullanımının önemini daha bir vurgular niteliktedir.

26 Eylül 2013

Nasır (Korn ve Kallus)

nasır tedavisi


                Nasır, çeşitli etkenlerle cilt üzerine yoğun basınç uygulanması durumunda o bölgede derinin kendini savunmaya alarak kalınlaşması ile oluşmaktadır. Avuç içi veya ayak tabanında oluşan nasır türü kallus olarak adlandırılmaktadır. El ve ayaklarda eklem yerlerindeki kemik çıkıntıları üzerinde oluşan nasırlara da korn denilmektedir. Genelde sert nasırlar küçük ayak parmakları kenarında ve diğer parmakların üzerinde çıkar. Yumuşak nasırlar ise akıntıya neden olarak enfeksiyona neden olurken genelde parmak aralarında oluşmaktadır. Nasır, derinin üst kısmı sertleşerek, dokunun sertleşmesi derinlere doğru ilerler. Nasırlı deri sarımsı renkte ve kalın bir tabakaya sahiptir. Ayrıca koni biçimini alır. Ayak parmakları arasında oluşan nasırlar genelde yumuşaktır. Nasırlar bir süre sonra ağrı yapmaya ve yürümede zorluğa neden olur.

                Nasır neden olur?
Ayakta nasır oluşumuna neden olan en büyük etken ayağa uygun olmayan ayakkabı giyilmesidir. Ayakkabıların sıkı olması ayağa uygulanan basıncı arttırır. Gevşek ayakkabılar ise ayak ile ayakkabı yüzeyinin sürtünmesine neden olur. Bunun yanı sıra ayak parmağı deformiteleri olanlar, ayağın ön kısmına basınca neden yüksek topuklu ayakkabı kullanımı, düztabanlık ya da yüksek kavis gibi ortopedik sıkıntılar, aşil tendon rahatsızlığında ayak basınç değerlerinde oluşan değişiklikler nasır oluşumunu tetiklemektedir. Ellerde avuç içinde görülen nasırlara da avuç içine yoğun basınç uygulayan ve fiziki olarak zorlayan işlerle uğraşmak neden olmaktadır. Kazma, kürek, çapa, makas, halat gibi aletler ile uzun süreli zorlayıcı şekilde çalışmak avuç içlerinde su toplama ve nasır oluşumuna etken olmaktadır.

Nasır nasıl geçer?

Nasır tedavisi, kolaydır. Nasırların ortasında hassas nokta bulunur. Nasır tedavisinde esas önemli olan unsur nasırın altında bulunan kemikte deforme olup olmadığıdır.

Nasır tedavisinde ölü deri dışarıdan temizlenir ve sert tabaka azaltılır. Ancak bu işlem bilinçsiz ve bireysel olarak değil, bir uzman yardımı alarak uygulanmalıdır. Derinin üst kısmı kesildiğinde nasırın kökü olan siyah noktacıklar görülmektedir.

                Evde bitkisel tedavi ile nasır tedavisine destek vermek amacıyla şifalı bitkiler arasında badem yağından faydalanılabilir. Badem yağında bulunan E vitamini nasırın yumuşamasını sağlar. Ayrıca yatmadan önce nasırlı bölgeyi sarımsakla sarıp uyumak faydalı olmaktadır.

Nasırın tedavisinin hızlı ve etkili olabilmesi için öncelikle nasır oluşumuna etken olan aktivitelere göre önlem almak gerekmektedir. Nasırın üzerine köpük pet ya da silikon pet konularak temas engellenir. Bunun yanı sıra ilaç içermeyen nasır petleri de kullanılabilir. Ayrıca ayak parmaklarını sıkmayan ayakkabı giyilmelidir. Ayrıca ayaktaki ortopedik problemlerin de tedavi edilmesi gerekmektedir. Böylece kemik problemi olup olmadığı görülebilir. Parmakta oluşabilecek kemik problemi giderildiğinde nasır da ortadan kalkar.

25 Eylül 2013

Menopoz

menopoz


Menopoz, kadında doğurganlığın yani yumurtlamanın sona ermesidir. Kelime anlamıyla menopoz, son görülen adet demektir. Kadın geriye dönük olarak, 1 yıl boyunca adet olmadıysa menopoza girmiş sayılır.

Menopoz dönemi aslında yanlış bir söylemdir. Menopoz öncesi dönem (perimenopoz), menopoz (son kanama) ve menopoz sonrası dönem şeklinde ayırmak daha doğru olur. Menopoz öncesi dönem adetlerdeki düzensizlikle başlar ve birkaç aydan birkaç yıla kadar, yumurtalıklar salgılanan hormonların uyarılarına cevap vermeyene kadar sürer. Menopoz sonrası dönemse adetsiz geçen dönemdir.

Menopoz yaşı kalıtım, ırk, iklim koşulları, hormonsal yapı ve gebelik sayısına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu yaş, ortalama olarak dünyada 50, Türkiye’ de 47 civarındadır.

Çeşitli nedenlerle yumurta hücrelerinin hızla tükenmesi sonucu, adet kanamaları 35 yaşından önce kesilirse buna erken menopoz teşhisi konur. Bu nedenler; genetik, kanser tedavisi, yumurtalık ameliyatları, yumurtalık hücrelerine hasar veren tedaviler ve hormonsal bozukluklar olabilir. Erken menopozda bazen kendiliğinden bazen de tedaviyle geri dönüş olabilir.

Menopoz Belirtileri
·         2 yıl öncesinden başlayan düzensiz adetler,
·         Premenopozal dönemde kanama miktarı ve süresindeki değişiklikler,
·         Yine aynı dönemde ara sıra ateş basmaları ve terlemeler,
·         Adetin tamamen kesildiği menopozda ateş basmaları, terleme, çarpıntı ve kızarmalarda artış, (% 70 oranında görülür. )
·         Psikolojik sorunlarda artış; uykusuzluk, sinirlilik, anksiyete yani endişe ve duygusallık,
·         Geç belirtiler; unutkanlık, hafıza zayıflığı,
·         Vajina sıvılarında azalma ve kuruluk, cinsel ilişkide ağrı,
·         Vücutta yağ dokusu kaybı,
·         Vücut kıllarında azalma,
·         Kemik erimesi,
·         Kolesterol yükselmesi ve kilo artışıdır.

Menopoz tedavisi aslında menopoz sonrası dönemde azalan ve yapımı duran östrojen hormonunu yerine koyma şeklinde yapılmaktadır. Buna hormon replasman tedavisi denir. Azalan hormonlar kalsiyum eksikliğine neden olunca osteoporoz riski de artar. Bu tedaviyle kemik yapısının korunması amaçlanır. Tedavi kanser, kalp, şeker ve tansiyon hastalarına önerilmez.

Menopozu bir hastalık gibi algılamamak gerekir. Ortalama insan ömrü uzadığı için, kadın hayatındaki yeni, özel ve uzun bir dönemin başlangıcı olarak düşünmek en iyisidir.

24 Eylül 2013

Sarılık Hastalığı

sarılık

Sarılık bebeklerde bile ortaya çıkabilen gözlerde başlayarak tüm vücuda yayılan çok bilinen bir rahatsızlıktır. Aslında sarılığın oluşması bir hastalık olduğunun habercisidir. Sarılık geçiren bir kişinin kanında normalden fazla bilirubin maddesi bulunur. Bu madde özellikle yeni doğan bebeklerde sıklıkla meydana gelir. Ancak anne sütü alımı arttıkça kandaki bilirubin maddesi dışarı atılmaya başlanır ve çoğu zaman tedavi gerektirmeden kendi kendine iyileşir. Ancak kan testi sonucunda bilirubin seviyesi azalmamış bebeklerde ışın tedavisi uygulanarak sarılığın iyileşmesi sağlanır. Bebeklerde çoğu zaman iyileşen ve bir daha göstermeyen sarılığın aksine yetişkinlerde ortaya çıkan sarılık bir dönem iyileşse de kronikleşebilir ve ileriki dönemlerde tekrar edebilir.

Sarılık Belirtileri
·         Sarılığın ilk aşamasında göz akı sarı renge döner,
·         Hastalık ilerledikçe sarı renk yüz çevresine ve sonra vücudun tümüne yayılır,
·         Ateş, ishal ve koyu renk dışkı,
·         Halsizlik ve koyu renkteki idrar,
·         Bazı durumlarda deride kaşıntı meydana gelebilir.

Yukarıda sayılan belirtiler sarılığın tipine göre değişiklik gösterir ve herkeste farklı farklı belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak bu belirtilerden en yaygın olanı göz akında meydana gelen sarı renktir. Bu belirtilerden biri görülmüşse hasta zaman kaybetmeden doktora götürülmeli ve sarılığın hangi sebeple meydana geldiği teşhis edilmelidir.

Sarılık nedenleri halen araştırılmakta olan bir konudur. Günümüzde bilinen üç tip sarılık vardır. Birincisi yeni doğan adı verilen bir sarılık çeşididir. Bulaşmaz ve hızlı iyileşme gösterir. Bu rahatsızlığın oluşmasının sebebi yeni doğan bebeklerin karaciğerinin yeteri kadar işlevini getiremiyor olmasıdır. Ancak bebek yeni hayatına adapte olmaya başlayınca karaciğeri de tam olarak faaliyetini sürdürecek ve sarılık yok olacaktır.

İkinci bilinen sarılık tipi de tıkanma sarılığı adı verilen bir türdür. Safra yollarında meydana gelen tıkanma sonucu sarılık gelişir.

Üçüncü ve en önemli sarılık türü de hepatoselüler sarılığıdır. Bu sarılık türü karaciğere alınan zararlı enzimlerden dolayı oluşur ve son derece ciddi bir rahatsızlıktır. Karaciğerde hasara neden olabilir.

Sarılık tedavisi genellikle istirahat şeklinde olur ve hasta dinlendiği zaman sarılık iyileşebilir. Ayrıca sarılık bitkisel tedavi de uygulanarak iyileştirilebilir. Sarılık için şifalı bitkiler aktarlardan satın alınarak kullanılabilir. Uzmanlar tarafından önerilen şifalı bitkiler kullanılarak da sarılıktan kurtulmak mümkündür.

23 Eylül 2013

Cevizin Faydaları

ceviz

Yıllardır kuruyemiş amacıyla tüketilen ceviz faydaları oldukça fazla olan bir besindir. Ceviz denilince akla kahverengi kabuklu içinde beyne benzeyen yemiş gelir. Bitkinin insan beynine benzemesi pek çok kişiye göre tesadüf olsa da insan beynine sağladığı faydalar bunun bir tesadüf olmadığını kanıtlar niteliktedir. Ceviz son derece sağlıklı ve doktorların her gün tüketilmesi gerekli gıdalar arasında saydığı bir besindir. İçinde bol miktarda omega 3 bulunur. Bu omega 3 vücut için gereklidir. Doktorların her insanın mutlaka günde 2-3 adet ceviz tüketmelerini tavsiye etmektedir. Bu miktar günlük alınması gereken omega 3 için yeterli miktar olarak sayılmaktadır. Ceviz son derece yağlı bir yemiştir. Aşırı tüketilmesi ciddi zararlar doğurmasa da her gün abartıya kaçılarak tüketilmesi vücudun yağ biriktirmesine sebep olacaktır. İçinde bulunan ceviz yağı vücut için faydaları olsa da aşırısı her zaman sağlıksız bir vücut oluşumuna sebep olmaktadır.

Cevizin aslında tüm ürünleri kullanılabilir. Ceviz ağacı oldukça uzayan büyük yapraklı bir ağaçtır. Pek çok iklimde rahatça yetiştirilebilmektedir. Ancak kış gelince ağaç yapraklarını döker baharla birlikte yapraklar tomurcuklanmaya başlar. Yaprakları ile beraber meyvelerde kendini göstermeye başlar. Ceviz meyvesine dışarıdan bakıldığında yeşil renkte bir tabaka ile örtülmüş olduğu görülebilir. Bu tabaka içinde kahve renkli meyve yer alır ve ceviz olgunlaştıktan sonra bu yeşil tabaka cevizden kolayca ayrılabilir. Ceviz meyvesinin dış yeşil kabuğu boya olarak kullanılabilmektedir. Bilhassa besleyici özelliği sayesinde kadınlar ceviz kabuklarını ezerek saçlarına sürmektedirler.

Cevizin Faydaları
·         Kan basıncını normal seviyelerde tutar ve kalp rahatsızlıklarında iyileştirici etkiye sahiptir,
·         Antioksidan etkilidir ve vücut için son derece faydalıdır,
·         İçeriğindeki özel maddeler sayesinde çocuklarda beyin gelişimini destekler,
·         Pek çok türde kanserin oluşmasını engeller,
·         Yüksek kolesterolü düşürür ve normal seviyelerde kalmasını sağlar,
·         İçinde bulunan bir madde sayesinde damar içi pıhtılaşmayı önler bir nevi kan sulandırıcı etki gösterir,
·         Damar çatlamalarına engel olur,
·         E vitamini açısından zengindir bu sayede cildi güzelleştirir,
·         İçeriğinde bol miktarda folik asit bulunur bu özelliği ile hamile bayanların ilk aylarında tüketilmesi tavsiye edilir. Anne karnındaki bebeğin beyin gelişimine fayda sağlar.


Bitkisel tedavi amacıyla kullanılmıyor olsa da ceviz şifalı bitkiler kategorisinde sayılmaktadır ve her gün düzenli olarak tüketilmesi her yaşta insan için iyileştirici etki gösterir.

21 Eylül 2013

Bademcik İltihabı

bademcik iltihaplanması

                Ağzın her iki yanında bulunan bademciklerin en büyük görevi havayı filtrelemesidir. Bademcikler nefes yoluyla vücuda girmek isteyen mikroplara karşı en önemli savunma mekanizmalarıdır. Nefes yoluyla çok fazla mikrop girdiğinde bademcikler daha fazla direnemeyip iltihaplanırlar. Bademcik iltihabı mikroplara karşı oluşan iltihaplanmadır. İltihaplanma sonucu dokular fazla büyüyerek tüm vücudu tehdit edebilir. Bademcik iltihabı tek başına çok ciddi tehlikeler içermese de uzun süre devam etmesi sonucunda tehlikeli sonuçlar doğurabilecek komplikasyonlara neden olabilir. Bademciklerde iltihaplanma çocuklarda daha hafif seyrederken erişkinler daha ağır etkilenir. Bademcik şişmesi bademcik dokusunun büyümesi denen lenfatik rahatsızlığında enfeksiyonlara yakalanma oranı daha da artmaktadır.

                Bademcik İltihabı Belirtileri
·         Boğazda ağrı,
·         Baş ağrısı,
·         Üşüme ve titreme,
·         Ateş,
·         Yutkunmada zorluk

Bademcik iltihaplanması, sigara dumanı, yetersiz beslenme, çocuklarda kreşe gitme, immunolojik ve nörolojik nedenlerden dolayı oluşur. Virüsler, mantar, parazit ve anaerobik bakteriler enfeksiyona neden olur. Grip ile bademcik iltihabı belirtileri benzerlik gösterirken bademcikler gözle görülür şekilde şişer. Bademcik iltihabı sıkıntıları iki gün boyunca devam ettiğinde doktora başvurulmalıdır.

Bademcik iltihabı tedavisi için öncelikle dinlenme önemlidir. Yutkunmada zorluk olduğundan sıvı gıdalar tüketilmelidir. Ayrıca ılık su ve tuzla gargara yapmak da faydalıdır. Bademcik ameliyatı, sık tekrarlanan boğaz iltihaplanması ve boğaz ağrısı olduğunda, bademcik iltihabı orta kulak iltihabı ve sinüzite neden olduğunda önerilmektedir. Bademcik ameliyatı basit bir ameliyattır. Ortalama yarım saat sürer.

Bademcik iltihabı bitkisel tedavi için adaçayı gargarası faydalıdır. Aynı zamanda elma sirkesi ile yapılan gargara iltihabın kurumasına yardımcı olmaktadır. Bademcik iltihaplanması basit bir hastalık olmasına rağmen uzun sürdüğünde ve tedavi edilmediğinde tüm vücudu etkileyebilecek bir iltihap deposu haline gelir. Bu nedenle bademcik iltihabı önemsenmeli doktor gözetimi altında gerekli antibiyotik ve ilaçlar muhakkak kullanılmalıdır.


Bunun yanı sıra ıhlamur ve adaçayı antiseptik içerikleri nedeniyle iltihabın kurutulmasına yardımcı olur. Bademcik iltihabını önlemek için sigara içilen yerlerden uzak durulmalı ve soğuk alanlar da burundan nefes almaya dikkat edilmeli, kış aylarında birçok insanın bulunduğu mekanlardan uzak durulmadır. 

20 Eylül 2013

Centiyane (Gentiana)

centiyane


                Centiyane yaklaşık 400 türe sahip, boyu ortalama 1 metreye kadar ulaşabilen çiçekli bir bitkidir. Centiyanenin bir diğer ismi de yılan otu olarak hafızalara kazınmıştır. Yılan otu olarak da bilinen centiyane bitkisi acı bir tada sahiptir. Centiyane bitkisinin içerisinde çeşitli alkolitler, yağ, şeker ve acı madde bulunmaktadır. Faydaları saymak ile bitmeyen centiyane bitkisinin zararları yok denecek kadar az olup hamile bayanlar tarafından kullanılması sakıncalı bulunmuştur. Centiyane doğanın bizlere sunmuş olduğu muhteşemliği bitkisel iyileşmeler ile kullanılması sonucunda yararlılığı çoğu insan tarafından anlaşılmıştır. Şifalı bitkiler kategorisinde üst sıralarda yer alan centiyane tüm rahatsızlıklar için bitkilere başvuranlar arasında bir numaraya ulaşmıştır. Doğru alanlarda doğru kullanıldığı takdirde kesin sonuç üreten bu bitki önemini her daim korumaktadır.

                Centiyane bitkisi yapı olarak iri ve geniş olmakla beraber oldukça da dayanıklıdır. Yılan otu ülkemizde doğu Karadeniz ve Uludağ da sıklıkla görülmektedir. Centiyane kökü sindirim sistemi hastalıklarını hiçbir yan etkiye maruz bırakmadan iyileştirdiği gözlemlenerek saptanmıştır. Sindirim için gerekli olan mide salgılarını yararlılık düzeyinde arttırarak şişkinlik ve sindirim yetersizliğini ortadan kaldırır. Bitkisel tedavinin gelişimi açısından oldukça büyük bir öneme sahip olan bu bitki tüm bitki severlerin ellerinin altında hazır olarak bulunmaktadır. Doğaya yönelişin, tüm sorunların doğanın bize sundukları ile çözüme ulaştırılması çabası sonucunda centiyane bitkisel tedavi olgusu ile birleşmektedir.

Centiyane Faydaları
·         Sindirim sinirlerini uyarır, mide salgılarını arttırır.
·         İştah açar, hazmı kolaylaştırdığı gibi vücuttaki şişliği yok eder.
·         Vücuda gerekli olan kuvveti vererek ateş düşürücü etkisi oldukça yüksektir.
·         İdrarı söktürerek bağırsak solucanlarına karşı faydalıdır.
·         Kökü kansızlığa ve kalp rahatsızlığına karşı açtığı savaşları kazanan bir bitkidir.

Doğanın bizlere sunduğu nimetler arasında bulunan centiyane acı tadı nedeniyle başta sindirim sistemi olmak üzere pek çok hastalığa şifa olmak ile beraber vücut direncini arttırarak yeni hastalıkların oluşmasını da engelleyici özelliği bünyesinde barındırmaktadır. Bitkilerin o egzotik dünyasının kapılarını çalıp renklerin uyumunu ve şifacılığını görmekteyiz.

19 Eylül 2013

Böbrek Enfeksiyonu

Böbrek Enfeksiyonu

Halk arasında nefrit olarak da bilinen böbrek enfeksiyonu bir hastalığa bağlı olarak ya da hiçbir etken olmadan vücudun savunma hücrelerince işgal edilmesi demektir. Bu tür durumlarda ağrılı ve sancılı dönemler olasıdır. Bazı insanlarda görebileceğiniz bu durum karşısında yapılması gereken ilk müdahalenin doktor kontrolünde yapılması gerekir. Farklı bir rahatsızlıkla olası belirtiler gösterebilecek böbrek enfeksiyonunun anlaşılabilmesi için belirtilerin doğu şekilde algılanması ve gerekli tetkikler sonucunda teşhis konulması gerekir. Bunun yanı sıra doğru ve acil şekilde tedavi edilmesi gereken bu hastalık türü kalıcı hasar bırakabilmektedir.

Böbrek enfeksiyonu belirtileri arasında;
·         Düşükten yükseğe doğru çıkan ateş,
·         İdrara sık çıkma,
·         İdrarda koku, kan bulunması,
·         Sırtta, kasıklarda ağrı hissi,
·         Terleme, kusma, bulantı, yanma gibi belirtiler görülebilmektedir.

Daha küçük yaşlarda görülmesi yani çocuk ya da bebeklik dönemlerinde görülmesi halinde de huzursuzluk, asabiyet ya da tam tersi durgunluk, iştahsızlık gibi belirtiler gösterebilmektedir. Böbrek enfeksiyonu için tam tanı konulabilmesi için hastadan fiziki muayene, idrar kültürü ve idrar tahlili, kan tahlili gibi tetkiklerin yapılması gerekir.

Böbrek enfeksiyonu nedeni vücuda farklı yollar ile giren bakteri ve virüslerin kan dolaşımı yolu ile böbreklere ulaşarak burada çoğalması ile oluşabilir. Herhangi bir hastalık nedeni ile kana karışan bakteriler burada çoğalmaya başlayabilmektedir. Kan dolaşımı yolu veya idrar yolu enfeksiyonu ile vücuda giren bakteriler böbreklere ulaştığında buradaki enfeksiyon riski artacaktır. Her insanda görülebilecek bir hastalık türü olmasına rağmen kadınların bu hastalığa yakalanma riski erkeklere nazaran daha fazladır. Ancak yeterli kişisel bakım ve hijyen uygulanması gerekmektedir.


Böbrek enfeksiyonu tedavilerinde genel olarak böbreğin temizlenmesi için daha fazla sıvı alımına dikkat edilmesi gerekir. Bu hastalık dönemi boyunca özellikle daha fazla su içerek böbreklerin çalıştırılması sağlanır. Böbreklerin çalıştırılması için şifalı bitkilerden de yardım alınabilmektedir. Ancak yan etkisi olabilecek türlerin kullanılmaması gerekir. Bu konuda bitkisel ürünler kullanılabileceği gibi evde uygulanabilecek bitki çayları da denenebilmektedir. Ancak böbrek enfeksiyonu bitkisel tedavi uygulamaların da doktor tavsiye alınarak yapılması hastalığın seyri açısından önemlidir. Bunun dışında ağrıyı azaltmak için sıcak kompres uygulamak, narenciye suları içmek de faydalı olabilecek uygulamalardır. 

18 Eylül 2013

Brokoli ( Brassica Oleracea Italica)

brokoli

Brokoli, lahanagiller familyasından yüksek miktarda lif ve vitamin içeriğine sahip, küçük yeşil yumrular halindeki bir sebzedir.  Brokoli içeriğinde C, A, E vitaminleri, demir, bakır, kalsiyum, potasyum bulunan zengin içerikli bir sebzedir. Ağır ve organik madde yönünden zengin topraklarda, özellikle kurak zamanlarda bol bol sulanarak yetişir. Brokoli çiçeklenme yapmadan toplanması gereken bir sebzedir. Sarı çiçeklerin açmaması gereklidir. Günde bir adet brokoli tüketerek günlük C vitamini ihtiyacınızın yarısını karşılayabilirsiniz. Beslenme uzmanlarının tüketilmesini önerdiği sebzelerin başında gelmektedir.

Brokoli faydaları açısından mutlaka tüketilmesi gereken şifalı bitkiler grubundandır.

Faydalarına gelince,

·         Lif açısından zengin olan brokoli sindirime yardımcı ve düşük kalorisinden dolayı kilo vermede etkilidir.
·         Bağışıklık sistemini güçlendirici ve mikrop öldürücüdür.
·         Bağırsaklardaki toksinleri ve ağır metal birikimlerini dışkı yoluyla atmamıza yardımcı olur.
·         Özellikle akciğer, bağırsak ve meme kanserine karşı koruyucu etkisi vardır. Koruyucu özelliği içeriğindeki 5 maddeden dolayı özellikle de sulforafen maddesinin etkisiyle sağlanır.
·         Güçlü bir antioksidan etkisine sahiptir.
·         İdrar yolları hastalıklarına ve prostata karşı tedavi edicidir.
·         Cinsel gücü artırır, iktidarsızlık ve kısırlıkta kullanılan bir bitkidir.
·         Katarakt ve kansızlıkta tüketilmesi tavsiye edilir.

Yapılan son araştırmalarda kireçlenme ve kemik erimesi hastalıklarındaki etkisi kanıtlanmıştır. Özellikle osteoartrit (dejeneratif eklem rahatsızlığı) rahatsızlığını yavaşlattığı hatta önlediği tespit edilmiştir.  

Bitkisel tedavi amacıyla kaynatılır ve suyu içilir. Ayrıca yemeği, çorbası ve salatası da sevilerek tüketilen bir sebzedir. Yemeklerde garnitür amaçlı kullanılır. Haşlama esnasında vitamin ve mineraller suya geçeceğinden, daha çok buhar yönteminde pişirilmesi tavsiye edilir. Gaz yapıcı etkisini azaltmak için zencefil ve sarımsak ile tüketilmesi faydalıdır. Süt tüketimini sevmeyenler için, iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Brokoli iyot emilimini azalttığı için, fazla tüketenlerin iyot ihtiyaçlarını takviye etmesi önerilmektedir.

Brokoli ile yapılan bitkisel ürünler tüketimini kolaylaştırıp, hiçbir katkı maddesi içermezler. Özel yöntemlerle hazırlanan ürünler tabletler halinde rahatlıkla kullanıma hazırdır. İçeriğindeki tüm vitamin ve mineraller korunarak üretilmiş olan bitkisel ürünler iyi bir gıda takviyesidir.  


17 Eylül 2013

Karaciğer Yağlanması

karaciğer yağlanması

Karaciğer yağlanması son yıllarda artış göstermeye başlayan bir rahatsızlıktır. Pek çok kişiye göre karaciğer yağlanması bir rahatsızlık değildir ve insana zarar vermez. Aslında bu durum kısmen doğrudur. Yani ilk safhalarda karaciğer yağlanması kişiye bir rahatsızlık vermez. Ancak yağlanma devam ettiği sürece karaciğerde iltihaplanmaya sebep olabilir hatta bu durum siroza bile dönüşebilir. Bazı durumlarda da kalp ve damar rahatsızlıklarının ana sebebi olabilir. Karaciğer yağlanmasının teşhisi de zordur. Özellikle ilk safhadaki yağlanma kendini belli etmez. Pek çok hasta yağlanmanın farkında bile olmadan yaşamını sürdürür. Ancak, ileri seviyelerde ve başka hastalıklara sebep olduğunda belirti verir. Karaciğer yağlanması belirtileri genellikle çabuk yorulma, hızlı nefes alıp vermek, karnın üst bölgesinde bir ağırlık hissi ve yorgunluk olarak tarif edilir. Bu belirtiler hastalık ilerledikçe daha da belirginleşir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Hastalığın teşhisi için ultrason ve kan enzimleri sayımı kullanılır. Ultrasonda karaciğerin normalden büyük olduğu tespit edildiğinde karaciğer yağlanmasından söz edilebilir. Aynı şekilde kan enzimlerindeki artış da bu hastalığın varlığının habercisidir.

Karaciğer Yağlanması Nedenleri
·         Aşırı alkol tüketmek,
·         Fazla kilolu olmak,
·         Gebelikte düzensiz ve yağlı beslenme,
·         Yüksek kolesterol,
·         A vitamininin vücutta fazla olması,
·         Sağlıksız ve yağlı beslenme,
·         Vücuda toksin maddelerin alınması,
·         Hareketsiz yaşam


Bu sebepler yüzünden ülkemizde her 4 kişiden biri karaciğer yağlanması ile karşı karşıya kalıyor. Üstelik bu yağlanma ile başka karaciğer hastalıkları da ortaya çıkıyor, özellikle insanların ölümüne sebep olan siroz ve vücut işlevlerinin yerine getirilmemesine neden olan karaciğer iltihaplanmaları meydana getirmektedir. Yağlanma başka bir hastalığa sebep olmadığı sürece ilaçla tedavi edilmez. Hastaya diyet uygulanarak ve yaşam şekli değiştirilerek iyileşmesi sağlanır. Örneğin diyetinden yağ çıkarılmalı ve bitkisel beslenmeye teşvik edilmelidir. Alkol sebebiyle oluşan bir yağlanma varsa alkol tamamen kesilmelidir. Sürekli spor yapılmalı hareketli bir yaşam benimsenmelidir. Fazla kilolar verilmeli ve ideal kiloda kalınmaya çalışılmalıdır. Karaciğer yağlanması bitkisel tedavi yöntemleri ile de iyileşebilir. Bitkisel tedavi için kullanılan özellikle yeşil yapraklı sebzeler bu hastalığın tamamen iyileşmesinde büyük rol oynar. Özellikle maydanoz ve maydanozla hazırlanan kürler bu hastalıktan kurtulmaya çok yardımcı olmaktadır.

16 Eylül 2013

Böğürtlen (Rubus)

Böğürtlen

Böğürtlen yurdumuzda da sıkça gördüğümüz bir bitki çeşididir. Bir meyve olarak da tüketilen böğürtlen ufak dikenli çalılıklar halinde ormanlık ya da koruluk alanlarda görülen bitki türüdür. Her toprak türünde rahatlıkla yetişebilmesi nedeni ile ülkemizdeki pek çok bölgede görülebilmektedir. Böğürtlen içerdiği antioksidan sayesinden bir meyve olmanın ötesinde bir şifa kaynağı olarak görülebilmektedir. Bazı araştırmalar böğürtlenin kanserde dahil olmak üzere pek çok hastalığın engellenmesine yardımcı olduğu göstermektedir.

Böğürtlenin Faydaları
·         İçerdiği antioksidanlar nedeni ile bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardım eder.
·         Diş eti rahatsızlıkları, boğaz ve bademcik iltihabı, dil enfeksiyonları ve yaralanmaları için hem temizleyici hem de iyileştirici özelliği bulunmaktadır.
·         İdrar söktürücü olarak ya da toksin atıcı olarak olumlu etkileri bulunmaktadır. Vücuttaki zararlı maddelerin atılmasında yardımcı olur.
·         Yüksek tansiyonun düşmesinde etkilidir.
·         Böbrek taşının düşürülmesinde olumlu etkileri bulunmaktadır.
·         Göz rahatsızlıkları için olumlu etkileri bulunmaktadır.
·         Adet kanamalarının azalmasını sağlamaktadır.
·         Ağrı kesici etkisi bulunmaktadır.
·         İyi bir diyet menüsüdür. Kan şekerini düzenlediği için yeme isteğinin azalmasını sağlamaktadır.
·         Omega-3 ve omega-6 yağ asitleri açısından zengindir. Bu nedenle de sinir sisteminde oluşan tahribatların onarılmasında yardımcıdır. Uyku bozuklukları, gerginlik, sinir gibi hallerde olumlu etkileri bulunmaktadır.
·         Hafızanın güçlendirilmesi için olumlu etkileri bulunmaktadır.
·         Depresyon için olumlu etkileri bulunmaktadır.
·         Cilt dokusunun kendini yenilemesini sağlar. Cildin canlanmasına yardımcı olur.
·         Solunum yol rahatsızlıkları için olumlu etkileri bulunmaktadır.


Pek çok açıdan yararlı bir meyve olması nedeni ile ev ortamında ya da hazır bulunan ürünler içerisinde böğürtlen tüketimi yaygındır. Pek çok kişinin bu konuda en sık tercih ettiği yollar arasında böğürtlen çayı da bulunmaktadır. Meyvesini ve yapraklarını kaynatarak elde edilen çay günlük olarak tüketilebilmektedir. Bitkisel tedavi amaçlı kullanılmak istendiğinde de başarılı sonuçlar veren bu bitki türü lapa olarak kullanıldığında yanık ve basur gibi hastalıklar için rahatlatıcı etkiye sahip bulunmaktadır. Hem yenilebilecek hem de farklı şekillerde kullanılabilecek olan şifalıbitkiler düzenli kullanımı sonucu olumlu sonuçlar verebilmektedir. Ancak aşırı kullanımlarda yan etkiler görülebilir. Bu nedenle çok fazla tüketmek yerine her gün düzenli olarak almak gerekmektedir. 

13 Eylül 2013

Kalp Çarpıntısı


kalp çarpıntısı


                Kalp çarpıntısı kalp atışlarında kişiyi rahatsız eden hızlanmadır. Normalde günde yüz bin kadar atan kalp ritmi farkedilmezken yüksek ritimli kalp atışı yani çarpıntı farkedilmektedir. Kalp çarpıntısı çok sık rastlanan bir rahatsızlıktır. Kalp çarpıntısı büyük bir rahatsızlığın göstergesi değildir. Bunun yanı sıra kalp çarpıntısıyla beraber bayılma ve göğüste bir ağrı olduğunda bu belirtiler başka bir rahatsızlığın habercisi olabilmektedir. Kalp çarpıntısı nedenleri öncelikle gıdalar olabilir. Kahve, kola, çay gibi kafeinli içecekler ile sigara kalp çarpıntısına neden olmaktadır. Ayrıca stres, uykusuzluk çarpıntı yaratabilecek diğer nedenlerdir. Kalp çarpıntısı yaşayanlar trisilik, antidepresan, halotan, adrenalin, kafein, efedrin, atropin ve fenotiyazin içeren ilaçlar kullanmamalıdır. Kalp çarpıntısı tedavisi için küçük çocuklarda nabız 150'nin üstüne çıkarsa ve beraberinde büyük çocuklara derin nefes alması, ıkınması, soğuk su içirme ve buzlu su ile yüz yıkama işlemleri yapıldığında çarpıntının atlatılması sağlanır. Küçük çocuklar ise kusturulmalı, yüze buz torbası konmalıdır. Tüm bunlar yapıldığında da çarpıntı geçmiyorsa bir an önce EKG çektirilmelidir.

                Kalp hastalıkları dikkate alınması gereken rahatsızlıklardır. En ufak belirtilerde bile bir uzmana başvurulmalıdır. Kalp çarpıntısında genelde ciddi bir problem yoktur. Halk arasında kalp çarpıntısına kalbin küt küt atması, kuş kanadı çırpması gibi tabirler kullanılmaktadır. Kalp çarpıntısının altında uykusuzluk, heyecan, telaş ve fazla kahve tüketimi yatabilir. Kalp çarpıntısının sebebi ne olursa olsun ürkütücüdür. Genelde kafeinin fazla tüketimi çarpıntı nedenidir. Çay, kahve, çikolata tüketiminden üç saat sonra uykunun kaçması ile kafeinin etkileri görülmektedir. Kalp çarpıntısından önce terleme, cilt renginde solma, göğüs ağrısı olabilir. Tüm bunlar dokuların ihtiyacı olan kanın göğüs tarafından pompalamadığının habercisidir. Böyle belirtiler yaşandığında muhakkak bir uzmana başvurulmalıdır.
               
                Kalp çarpıntısının tek nedeni kafein değildir. Sigara içinde bulunan nikotin de çarpıntı nedenidir. Çok sert içkiyle birlikte çok fazla sigara içmek de çarpıntı nedenidir. Yoğun çalışma ve stres kalp çarpıntısının da nedenleri arasında sayılmaktadır. Kalp çarpıntısı yaşayan kişiler o anlarda panik yapmamalı ve rahatlamaya çalışmalıdır. Soğuk su içmek ve ıkınmak çarpıntıyı yavaşlatır. Tüm bunlarla birlikte bitkisel tedavi uygulanabilir. Rezene çayı rahatlatıcı ve gevşetici olduğundan günde bir bardak tüketildiğinde panik ve stresten kaynaklanan çarpıntıyı gidermektedir.

12 Eylül 2013

Biberiye (Rosmarinus officinalis)



Günümüzün en çok bilinen bitki türlerinden bir tanesi de biberiyedir. İğne yapraklı bir bitki olan biberiye evlerde süs bitkisi olarak bile yetiştirebilmektedir. Bunun dışında nemli toprakları seven bitki nane ailesine dahil olan ve yoğun bir aroma barındıran bitki türlerinden bir tanesidir. Yemeklerden, kozmetik ürünlere kadar geniş bir kullanım alanına sahip olması ve her evde kolaylıkla yetiştirilebilir olması nedeni ile tercih edilmektedir. Pek çok hastalık için olumlu etkileri bulunan biberiyenin yan etkili yoktur. Ancak taşıdığı idrar söktürme özelliği nedeni ile hamilelerin kullanması sakıncalı olabilmektedir.

Biberiye antiseptik özelliğe sahiptir. Bunun dışında kramp giderici, dolaşım ve sinir sistemini uyarıcı özelliğe sahiptir. İdrar söktürücü ve yara iyileştirici özellikleri bulunmaktadır. Sahip olduğu bu nitelikler dahilinde de geniş bir kullanım alanına sahiptir.

Biberiyenin Faydaları
·         Kalbi güçlendirir, sinirsel kalp rahatsızlığı ve kramplara karşı kullanılır,
·         Düşük tansiyona karşı etkilidir,
·         Halsizlik ve yorgunluk gibi şikayetlere iyi gelmektedir,
·         Astım için rahatlatıcı olarak iyi gelmektedir,
·         Ödem attırıcıdır,
·         Sindirim bozukluklarının düzeltilmesinde etkilidir,
·         Sinir bozukluklarında ya da streste iyi gelebilmektedir,
·         Uyku bozukluklarında olumlu sonuçlar vermektedir,
·         Romatizma için olumlu etkileri bulunmaktadır,
·         Ağız içi yaralarda, solunum yolu ve gırtlak iltihaplarında etkili sonuçlar vermektedir,
·         Kırışıkların giderilmesinde etkilidir.

Biberiye evlerde salata ve yemeklerde kullanılabilen bir baharat türüdür. Bu nedenle de yemek içlerinde kullanılarak da fayda sağlayabilmektedir. Bunun yanı sıra biberiye çayı da gün içinde alınabilecek ve devamlı tüketilerek fayda sağlayacak unsurlardan bir tanesidir. Şifalı bitkiler arasında oldukça yaygın bir kullanım alanı olan biberiye yağı da son derece faydalı olabilmektedir. Özellikle romatizma rahatsızlıklarında, yara ya da kozmetik amaçlı kullanımlarda fayda göstermektedir. Bitkisel ürünler arasında da görebileceğiniz bu ürünler uzun süre de saklanabilmektedir. Halk arasında da yaygın bir kullanımı olan bu bitki türü özel olarak ekilip çoğaltılabilmektedir. Süs bitkisi ya da tıbbi amaçlı bitki olarak yetiştirebildiği gibi yaz ve kış aylarında da her zaman yeşil kalmaktadır. Belirtilen bir yan etkisi yoktur. Ancak içerdiği söktürücü özellikler nedeni ile doktor tavsiyesi alınarak kullanılmasında yarar vardır. 


10 Eylül 2013

Bel Ağrısı


bel ağrısı

Bel ağrısı, yaşam boyunca dünya üzerinde her dört kişiden üçünde görülen oldukça yaygın bir sağlık sorunudur. Ağrı hissinin verdiği rahatsızlık düşünülecek olursa, bu durumun giderilmesi için pek çok kişinin istekli olacağı tuhaf karşılanmayacaktır. Bel ağrıları, genellikle kronik ve akut olmak üzere iki şekilde tanımlanır. Akut olanlar, sadece altı hafta kadar bir süreçte rahatsızlık verir. Kronik olanlarsa yaşam boyu kişinin ağrılarla dolaşması anlamına gelmektedir. Bel ve sırt ağrıları yaklaşık olarak insanların %80'ini etkilemektedir. Bu bireylerin çoğu ise tedavi olarak, ilk çare ağrı kesici kullanmaya yönelmişlerdir. Ağrı kesici etkili olabilir, ancak uzun dönemde çok fazla kullanılması alışkanlık olacağı ihtimalinden dolayı ağrı kesiciyi etkisiz kılacaktır. Bu sebeple hekime başvurulmadan bel ağrısı tedavisi gerçekleştirme konusunda cesur adımlar atmamalısınız.

Bel ağrısı nedenleri genel olarak şöyle sıralanmaktadır;
·         Kaslardan kaynaklı olarak,
·         Stres,
·         Yanlış duruş pozisyonları,
·         Bel fıtığı,
·         Bel kayması,
·         Fazla kilolar,
·         Kireçlenme (Osteoartroz),
·         Kemik erimesi (Osteoporoz),
·         Omurga kırığı,
·         İltihaplı romatizma türü (Ankilozan spondilit)
·         İç organlardaki rahatsızlıklar

Bu nedenler, pek çok risk faktörüyle tetiklenmekte ve bireylerin dikkatsiz yaşam hareketler, yaşam tarzları ve yanlış davranışlarından dolayı da katlanarak artmaktadır. Bu durumdan şikâyetçi olan pek çok insanın son dönemlerde en çok sorduğu soru mutlaka, bel ağrısına ne iyi gelir olmalıdır. Bu sorunun en doğru cevabı egzersizdir. Bel ağrıları giderilebilsin diye yapılması gereken en doğru hareket egzersiz yapmak olacaktır. Bu sayede bel kasları güçlenecek ve hareket konusunda daha esnek, ağrılara göğüs gerebilecek kadar kuvvetli olabilecektir. Hepsinden önce bel ağrısı yaşamamak için korunma yöntemlerini tercih etmek gerekmektedir.

Bel ağrısı, yaşamda hareket etmeyi kısıtlayan, yapmak istenilen tüm her şeyde ağrı ve acılarla dolu sıkıntılar yaşanarak yaşamdan keyif alma ihtimalini git gide azaltan bir rahatsızlıktır. Öne eğilirken dizlerin bükülmesi, kaldırma işlemlerinin yavaş yapılması, kaldırılacak nesnelerin vücuda yakın tutulması, yüklerin simetrik taşınmaya çalışılması gibi bazı basit önlemler bu sıkıntıyı yaşamaya engel olabilecek ufak öneriler olarak nitelendirilebilir. Ufak önerilerle ciddi rahatsızlık ve hasarların önüne geçilebileceği son derece aşikârdır. Uzun süren ağrılarda, bacaklarda hissizlik, yorgunluk, halsizlik gibi durumlarda gecikmeden doktora danışılmalıdır. Çünkü böyle belirtiler, kanser gibi başka ciddi hastalıkların belirtileri olmaya son derece adaydır. Geç kalınması olumsuz sonuçlara ve geri dönüşü olmayan sıkıntılara neden olabilecektir.